Psikonöroimmünoloji Nedir? Hangi Hastalıklarla İlişkilidir?

Psikonöroimmünoloji (PNI); beyin, bağışıklık sistemi ve davranışı kapsamlı olarak inceleyen bir bilim dalıdır. Hasta-hekim ilişkisine bütüncül bir şekilde yaklaşma esastır. Psikonöroimmünolojik uygulamalar, kanser tedavileri ve otoimmün hastalıklar başta olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarında alternatif tedavi olarak tercih edilir.

Çeşitli psikolojik durumların neden olduğu fiziksel sorunlarda stres önemli bir etkendir. Stresin son zamanlarda dünyanın farklı ülkelerinde arttığını gösteren çalışmalar bulunur. WIN (Worldwide Independent Network) tarafından 39 ülkede 33.000’den fazla kişinin görüşleri ile yapılan bir araştırmada, çalışmaya katılan kişilerden %79’unun farklı seviyelerde stres yaşadığı ortaya konmuştur. PNI, birçok hastalıkta etkenin stres gibi psikolojik durumlar olduğunu belirtir.

Peki, psikonöroimmünolojinin bu karmaşık ilişkilere nasıl çözümler sunduğunu ve sağlığımızı nasıl etkilediğini hiç merak ettiniz mi?

Psikonöroimmünoloji Nedir?

Psikonöroimmünoloji, 40 yıllık tarihe sahip bir bilim dalıdır. Temel olarak merkezi ile çevresel sinir sistemleri, endokrin sistem ve bağışıklık sistemini bütüncül olarak inceler. Duygular, stres, mutluluk gibi zihinsel durumların bağışıklık sistemi ve sinir sistemi üzerindeki etkisini anlamayı amaçlar. Ruh halinin sadece bireyin kendisini çok daha iyi hissetmesi açısından değil, aynı zamanda fizyolojik gelişmeyi beraberinde getirmesi bakımından da önemli olduğunu ifade eder. Fonksiyonel tıp uygulamaları da bu doğrultuda, beden sağlığını iyileştirmenin yanı sıra ruh halinin dengelenmesine de katkı sağlar.

Psikonöroimmünolojinin 40 yıllık bir tarihi bulunsa da beynin fiziksel ve ruhsal sağlık üzerinde son derece önemli bir etkiye sahip olduğu önceden beri bilinen bir husustur. Bu konuda araştırma yapan Romalı hekim Galen, 1800 yıl önce, hastalarının sadece %20’sinde tıbbi semptomların fiziksel bir temeli bulunduğunu ortaya koymuştur. 20. yüzyılda yapılan çeşitli klinik gözlemler ise beynin bağışıklık sistemi üzerinde etkiye sahip olduğunu vurgular.

Galen’in yaptığı çalışmanın yanı sıra bağışıklık sistemi ve stres arasındaki bağlantı üzerine yapılan çalışmalar oldukça fazladır. Özellikle uzun süreli stresin bağışıklık sistemini baskıladığı ve enfeksiyon riskini arttırdığı düşünülür.

Bu konuda araştırma yapan Mohd Razali Salleh (Universiti Sains Malaysia’de öğretim üyesi) National Library of Medicine’de yayımlanan “Life Event, Stress and Illness” adlı makalesinde, stres ve bağışıklık sistemi arasındaki ilişkiyi detaylı bir şekilde ele almıştır. Bağışıklık sistemini baskılayan katekolamin ve baskılayıcı T hücre seviyelerinin stres ile yükseldiğini ifade eden Salleh, kronik stresin aynı zamanda hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme ile birleştiğinde atardamarlarda plak birikmesine yol açabildiğini öne sürmüştür.

Bu kapsamda sinir sistemi, endokrin sistem ve bağışıklık sisteminin arasındaki ilişkiye odaklanan psikonöroimmünolojinin yaklaşımları ve amaçlarını şu şekilde özetlemek mümkündür:

  • Duygusal durumun bağışıklık sistemine etkisinin olduğunu ifade eder.
  • Beyin, bağışıklık sistemi ve psikolojik duruma odaklanır.
  • Otoimmün hastalıklar, kanser tedavileri ve psikosomatik hastalıkların tedavi sürecinde psikonöroimmünolojik yaklaşımların kullanılabileceğini vurgular.

Özetlemek gerekirse çeşitli sağlık sorunlarında, stresin azaltılması ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinin mümkün olabileceği ifade edilir. Zihinsel sağlığın bütüncül olarak desteklenmesinin fiziksel sağlık açısından da olumlu bir etki yarattığını vurgulamak olanaklıdır.

Psikoloji, Sinir Sistemi ve Bağışıklık Sisteminin Etkileşimi

Psikoloji, sinir sistemi ve bağışıklık sistemi arasında bir ilişki bulunur. Bu ilişki çift yönlü ve son derece karmaşıktır. Stres ve kaygı gibi çeşitli psikolojik durumlar beyindeki bazı yapıları etkiler. Stres durumunda özellikle böbrek üstü bezi, hipofiz ve hipotalamus aktif hale gelir. Bu ise adrenalin ve kortizol hormonlarının salgılanmasına neden olur. Salgılanan hormonlar bağışıklık sistemini etkiler.

Beyin ve bağışıklık sistemi etkileşimi detaylı bir şekilde incelendiğinde sinir sisteminin bağışıklık sistemini doğrudan ve dolayı yollarla etkilediğini belirtmek mümkündür. Sinir uçlarından salınan nörotransmitterler bağışıklık sistemi işleyişine etkide bulunur. Bağışıklık sistemi de beyne çeşitli yollarla bilgi gönderir. Bağışıklık hücrelerinden salınan sinyal molekülleri olarak bilinen sitokinler, sinir sistemini etkiler. Bu durum uyku düzeni ve ruh halini değiştirebilir.

Yüksek doz C vitamini tedavisi, stresin bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltarak vücudun savunma mekanizmasını güçlendirmeye yardımcı olan etkili bir fonksiyonel tıp yöntemidir.

Psikonöroimmünoloji-hastalıklar

Psikonöroimmünoloji Alanında Yapılan Bilimsel Araştırmalar

Psikonöroimmünoloji alanında, son 40 yıl içerisinde farklı bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar, bilim dalının hem çok daha iyi anlaşılmasını sağlar hem de bilim dalında yapılan çalışmaların amaçlarını detaylı bir şekilde açıklar. Bu alanda yapılan çalışmalardan bazılarını şu şekilde özetlemek mümkündür:

Ader ve Cohen Çalışması: 1975 yılında Robert Ader ve Nicholas Cohen, Türkçeye “Davranışsal Olarak Şartlandırılmış Bağışıklık Baskılaması” olarak adlandırılan bir makale yayımlamıştır. Araştırmalarının konusu davranışsal koşulların bağışıklık üzerinde ne gibi etkilere sahip olduğudur. Yapılan çalışma ile farelere ilk olarak şekersiz tatlı bir çözelti verildi. Ardından bağışıklık baskılayıcı ilaç, sonra sadece çözelti verilerek bağışıklık sisteminin yeniden baskılandığı ortaya kondu. Çalışma sonrasında ortaya konan bulgu ise şudur: Klasik koşullanma yoluyla bağışıklık sistemi öğretilebilir.

Glaser ve Kiecolt-Glaser Çalışmaları: Türkçeye “Depresyon ve Bağışıklık Fonksiyonu: Morbidite ve Mortaliteye Giden Merkezi Yollar” adlı makalesinde Glaser ve Kiecolt-Glaser, kronik stresin bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerini incelemiştir. Yapılan çalışma ile kronik stresin T hücre yanıtlarını zayıflattığını ve protein ile peptidler grubu olan sitokinin profilinin değişmesine neden olduğu ortaya konmuştur.

Bu tür çalışmaların yanı sıra bilim dalının gelişmesine katkıda bulunan farklı araştırmalar da mevcuttur. Bağışıklık sistemi ve depresyon ilişkisini araştıran R. Dantzer, placebo etkisi ile bağışıklığı inceleyen F. Benedetti ve daha pek çok isim; bağışıklık, duygu durumu ve beyin arasındaki ilişkiyi farklı şekillerde ele almıştır.

Psikolojik Stresin Bağışıklık Sistemine Etkisi

Psikonöroimmünoloji kapsamında psikolojik faktörler ve hastalık ilişkisi incelendiğinde özellikle psikolojik stresin bağışıklık sistemine olan etkisi üzerinde durulur. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki psikolojik stres sadece zihinsel sağlığı etkilemez. Aynı zamanda fiziksel sağlık üzerinde de olumsuz etkiye sahiptir. Stres durumunda vücutta birtakım değişiklikler meydana gelir.

Vücut, stres altında sempatik sinir sistemi ve hipotalamus-hipofiz-adrenalin aksı üzerinden tepki vermeye başlar. Bu tepkinin ardından vücutta stres hormonu olarak bilinen kortizol salgılanır. Proinflamatuar sitokinler (bağışıklık sistemi sinyal molekülleri) yükselir. Ayrıca adrenalin ve noradrenalin düzeylerinde artış meydana gelir.

Bu tür kimyasal tepkilerin ise bağışıklık sistemini etkilediğini söylemek mümkündür. Çünkü enfekte hücreleri yok eden T hücreleri ile enfeksiyonla savaşmak adına antikor üreten B hücrelerinin işlevleri baskılanır. Bunun sonucunda vücuttaki enfeksiyon seviyeleri artar. Ayrıca antikor üretiminde azalma meydana gelir.

Psikonöroimmünolojinin Temel Yaklaşımları

💬 Duygusal Durum ve Bağışıklık
🧠 Zihin-Beden Bağlantısı
🛡️ Klinik Uygulama Alanları
📉 Stresin Bağışıklığa Etkisi
🌿 Bütüncül Teknikler
🧬 Mikrobiyota ve Ruh Hali

Sağlığınız İçin İlk Adımı Atın

Uzman Dr. Ulviye Güvendi ile sağlığınızı ön planda tutun. Hemen online randevunuzu oluşturun.

Randevu Al

Depresyon ve Bağışıklık İlişkisi

Stresin bağışıklık sistemi üzerindeki etkisi anlaşılmadan depresyonla ilişkisi tam kavranamaz. Depresyon ve bağışıklık ilişkisi incelendiğinde depresyon durumunda bağışıklık sisteminde çeşitli değişikliklerin meydana geldiğini belirtmek mümkündür.

Depresyon, vücutta birtakım fizyolojik değişimlere yol açar. Derin üzüntü ve umutsuzluk gibi semptomlarla karakterize edilen depresyon ile kanda çeşitli proinflamatuar sitokinlerin (bağışıklık sistemi sinyal molekülleri) seviyelerinde artış gözlemlenir. Depresyon ve bağışıklık arasındaki ilişki incelendiğinde bağışıklık sistemi sinyal moleküllerindeki artışın son derece önemli olduğunu ifade etmek mümkündür.

IL-6 (interlökin-6), CRP (C-reaktif protein) ve TNF-α (Tümör Nekroz Faktörü-alfa); kanda seviyeleri artan bağışıklık sistemi sinyal molekülleridir. Bu moleküllerin kanda artması, kronik düşük seviyede inflamasyona neden olur. İnflamasyon, bağışıklık sisteminin virüs, bakteri ve toksik kimyasallar gibi hem canlı hem de cansız etkenlere karşı verdiği bir tür tepkidir. Dolayısıyla depresyon ile bağışıklık sistemi sürekli uyarı halinde olur.

Ayrıca depresyonun hücresel bağışıklık sistemini etkilediğini söylemek de mümkündür. T yardımcı hücrelerinin işlevinde azalma, doğal öldürücü hücre (NK) aktivitesinde düşme ve antikor üretiminde zayıflama meydana gelir.

Zihin ve Beden İlişkisini Anlamak

Zihin ve beden arasında dinamik bir ilişki bulunur. Bu konuda çalışmalarda bulunan araştırmacılar, zihinsel durumların fiziksel koşulları şekillendirdiğini gözler önüne sermiştir. Zihin-beden bağlantısı noktasında önemli fikirler öne süren çalışmalar stres ve neşe gibi duygusal durumların bağışıklık fonksiyonu ve kalp atış hızı üzerinde etkisi olduğunu belirtmek mümkündür.

Psikonöroimmünoloji kapsamında düşünüldüğünde zihin ve beden arasındaki ilişkiyi açıklayan etkili örnekler mevcuttur. Bunlar arasında plasebo etkisi önemli bir yer edinir. Bir kişinin bir tedaviye inanması (plasebo etkisi) beynin dopamin ve endorfin üretmesini tetikleyebilir. Dolayısıyla hiçbir aktif madde içermeyen hapların bile hastalık semptomlarını hafifletmesi olasıdır.

Kortizol, Stres ve İnflamasyon Bağlantısı

Zihin ve beden arasında iki yönlü bir ilişki bulunur. Bu ilişkinin çok daha iyi anlaşılabilmesi için özellikle stres gibi tetikleyiciler mevcutken vücutta ne gibi değişiklikler olduğunu açıklamak gerekir. Stres altında kortizol hormonu salgılanır.

Kortizol bir tür hormondur. Böbreküstü bezleri tarafından salgılanır. Özellikle vücudun “savaş ya da kaç” tepkisinin düzenlenmesini destekler. Bağışıklık tepkilerini baskılayan kortizol, stres altında çok daha fazla salgılanır. Uzun vadeli yüksek kortizol seviyesi vücuttaki inflamasyonun kronikleşmesine neden olur. Ayrıca bağışıklık dengesinin bozulması olasıdır. Chen ve Cole Miller tarafından 2009 yılında yapılan çalışma, uzun süreli stresin bağışıklık hücrelerinde genetik seviyede değişiklik yapabileceğini göstermiştir.

Psikolojik Travmalar Sonrası Fizyolojik Etkiler

Psikolojik travmalar, tıpkı stres gibi fizyolojik etkilere neden olabilir. Travma, bir durum veya olay karşısında verilen duygusal tepkidir. Çocukluk döneminde yaşanan olaylar, kazalar ya da afetler; taciz ile şiddet gibi olaylar travmalara neden olabilir. Travma anında beyinde yer alan amigdala, tehlikeyi anlayarak hipotalamus-hipofiz-adrenal sistem olarak bilinen HPA aksı aktif hale gelir.

Bu sistemin aktifleşmesi vücutta birtakım değişimlere neden olur. Adrenalin ve kortizol başta olmak üzere çeşitli stres hormonları salgılanmaya başlanır. Bu tür hormonların kısa sürede hayat kurtarıcı olduğu bilinse de hormonların uzun süreli olarak salgılanması sistemde çeşitli bozulmalara sebebiyet verir.

Psikonöroimmünoloji bilim dalı kapsamında incelendiğinde psikolojik travmalar şu tür etkilere neden olur:

  • Bağışıklık sisteminde bozulma meydana gelir.
  • Beyin yapısında birtakım değişiklikler görülür.
  • Koroner kalp sorunları ortaya çıkabilir.

Ayrıca sindirim sistemi sorunları ve hormonal dengesizlikler de ortaya çıkar.

Psikonöroimmünoloji-hastalıklar

 

Hangi Hastalıklarla İlişkilidir?

Psikonöroimmünoloji ile ilgili uygulamalar çeşitli hastalıkların tedavisinde alternatif yöntem olarak kullanılır. Klinik gözlem ve bilimsel verilerin bir arada yer aldığı bilim dalının kapsamında yer alan uygulamalar genel olarak şu tür hastalıklarda tercih edilir:

  • Otoimmün hastalıklar
  • Kanser, kronik ağrı ve diğer klinik tablolar

Özellikle bağışıklık sistemi ile ilgili sağlık sorunları ve kanser gibi hastalıkların tedavisine yardımcı olmak adına psikonöroimmünolojik uygulamaların tercih edilebildiğini söylemek olanaklıdır.

Otoimmün Hastalıklar

Psikonöroimmünoloji uygulamalarının dahil olduğu hastalık grupları arasında otoimmün hastalıklar yer alır. Kronik stres, bağışıklık sisteminin kendi hücrelerine saldırmasına neden olur. Bu durum, otoimmün reaksiyonların meydana gelmesinin sebepleri arasında yer alır. Otoimmün hastalıklarda PNİ uygulamaları; yoga ve farkındalık çalışmaları, stres temelli unsurların tespiti şeklindedir.

Kanser, Kronik Ağrı ve Diğer Klinik Tablolar

Uzun süreli psikolojik stres özellikle doğal öldürücü hücrelerin aktivitesiyle ilişkili olduğu bilinir. Kronikleşen stres durumunda doğal öldürücü hücrelerin aktivitesi baskılanır. NK cells olarak adlandırılan bu hücrelerin aktivitesi baskılandığında kanser hücrelerini tespit edip yok edemez. Kanser hastalarında psikonöroimmünoloji uygulamaları kapsamında nefes egzersizleri ve gevşeme teknikleri, kanser hastalarında stres yönetimi teknikleri yer alır.

Kanserin yanı sıra farklı klinik tablolarda da psikonöroimmünolojik uygulamaların tercih edildiğini ifade etmek olanaklıdır. Migren, bel-boyun ağrıları gibi kronikleşmiş ağrı durumlarında meditasyon, psikoterapi, sinir sistemi regülasyon teknikleri gibi uygulamalar gerçekleştirilir. Yeme bozuklukları, uyku bozuklukları, kardiyovasküler hastalıklar gibi çeşitli hastalıklarda da bu tür uygulamaların tercih edildiği görülür.

Psikonöroimmünoloji Temelli Uygulamalar ve Tedavi Yaklaşımları

Psikonöroimmünoloji temelli uygulamalar ve tedavi yaklaşımları, çeşitli hastalıkların tedavisinde alternatif olarak tercih edilir. Bu tür tedavi yöntemleri zihinsel sağlık ve fiziksel sağlığa bir arada odaklanır. Dolayısıyla meditasyon, psikoterapötik destekler gibi uygulamalar tedavi yöntemi olarak tercih edilir.

Psikolojik stresin fizyolojik etkileri bulunduğunun düşünülmesi, hastalarda ilk olarak psikolojik stresin kontrol altına alınmasına yönelik çalışmalar yapılmasına neden olur. Örneğin bilinçli farkındalık ya da mindfulness ile kronik stresin etkilerinin azaltılması amaçlanır. Öte yandan yoga ve meditasyon ile iltihap semptomlarının düşürülmesi desteklenir.

Meditasyon, Mindfulness ve Bağışıklık

Meditasyon, özellikle kronik stresle başa çıkmak için tercih edilebilen yöntemler arasında yer alır. Duygusal regülasyonu, yani duyguların kontrol edilmesini destekleyen meditasyon, iltihap semptomlarını da azaltır.

Stresi kontrol altına almak için kullanılan uygulamalardan bir diğeri mindfulness’tir. Bilinçli farkındalık olarak Türkçeye çevrilebilen mindfulness, anda gerçekleşen duygu, düşünce ve olayların nazik bir dikkat ile izlenebilme becerisidir. Yöntem kapsamında bilinçli bir şekilde yargılayıcı olmadan hareket edilir. Mindfulness yöntemi ile duygusal reaktive merkezi olan amigdala aktivitesi azalır. Karar alma bölgesi prefrontal korteks aktivesinde artış gözlemlenir. Bilinçli farkındalığın kortizol hormonu seviyelerini düşürdüğü, doğal öldürücü hücre aktivitesinde artışı olanaklı kıldığı düşünülür.

Psikoterapötik Desteklerin Fizyolojik Etkisi

Psikonöroimmünolojik uygulamalar arasında yer alan psikoterapötik desteklerin fizyolojik etkisi mevcuttur. Psikoterapötik desteklerden biri olan Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), HPA aksının aşırı aktivasyonunun düzenlenmesini destekler. Psikolojik stres altında hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) aksı aktive olur. Bu ise kortizol seviyelerinin yükselmesine sebebiyet verir.

Psikoterapi, beynin işlevsel ve yapısal olarak yeniden organizasyonuna önemli ölçüde destek olur. Travma sonrasında amigdala aktivitesinde azalma, prefrontal kortekste aktivitesinde ise artış meydana gelir. Psikoterapinin fizyolojik etkilerinden bir diğeri sempatik sistem, yani “kaç-savaş” sisteminde oluşan aşırılığın azalmasıdır. Paul Lehrer’in de yazar kadrosunda yer aldığı 2020’da yayımlanmış bir makalede psikoterapi ve nefes egzersizlerinin bireylerde vagal tonus ile HRV düzeylerini yükselttiğini gözler önüne sermiştir. Vagal tonus ve HRV, vücudun stresle başa çıkma kapasitesini anlamak adına tercih edilen fizyolojik göstergeler arasında yer alır.

Kadınlarda ve Erkeklerde Psikonöroimmünolojik Tepkiler

Kadınlar
%70 Etki
Erkekler
%50 Etki

Psikonöroimmünolojik Yanıtın Aşamaları

1

Stres Tetiklenmesi

2

Sinir Sistemi Aktivasyonu

3

Hormonel Yanıt

4

Fizyolojik Tepki

Bilim Ne Diyor?

1970’li yılların sonlarında gelişen psikonöroimmünoloji, psikolojik süreçler ve hormonal sistemler, sinir ve bağışıklık sistemleri arasındaki ilişkiyi inceler. İlk olarak Robert Ader ve Nicholas Cohen tarafından ortaya atılan terim, fareler üzerinde yapılan ve klasik koşullanmanın immün yanıt olarak bilinen bağışıklık yanıtını etkileyebildiğini gösteren çalışma ile temellendirilmiştir.

Psikonöroimmünolojinin ortaya attığı savların birçoğu çeşitli araştırmalara konu olmuştur. Tracey tarafından yapılan “inflamatuar refleks” tanımlaması, vagus siniri yoluyla bağışıklık sisteminin sinirsel olarak kontrol edildiğini göstermesi bakımından önemlidir.

Kiecolt-Glaser ve Glaser tarafından “Stres Kaynaklı Bağışıklık Sistemi Bozukluğu: Sağlık Açısından Etkileri” başlıklı 2005 yılında yayımlanan makalede travma ve anksiyete başta olmak üzere çeşitli psikolojik durumların bağışıklık sistemi işlevlerinde birtakım değişikliklere neden olabildiği üzerinde durulmuştur.

Ayrıca Michael H. Antoni ve çeşitli yazarların katkıda bulunduğu “Stres Yönetimi Meme Kanseri Tedavisinden Sonra Yaşam Kalitesini Nasıl İyileştirir?” başlıklı makalede meme kanserinde uygulanan stres yönetimi terapilerinin bağışıklık hücre fonksiyonlarını arttırdığı rapor edilmiştir.

Klinik Çalışmalar ve Metaanaliz Örnekleri

Duygusal durumların iltihabi tepkiler gibi çeşitli semptomlara neden olabildiği, vücudun farklı bölgelerinde işleyiş değişikliklerine sebebiyet verebildiğine dair çeşitli klinik çalışmalar yapılmıştır. David Spiegel başta olmak üzere çeşitli araştırmacıların yer aldığı bir klinik çalışmada meme kanseri ve destekleyici psikoterapi incelenmiştir. Metastatik meme kanseri hastalarının katılımcı olduğu çalışmada bir grup, haftalık destekleyici grup terapisinde yer almıştır. Haftalık destekleyici grup terapisi alan katılımcıların yaşam süresinin 18 ay daha uzun olduğu gözlemlenmiştir.

Bir başka klinik çalışma Penedo öncülüğünde yapılmıştır. Prostat kanserinde psikolojik müdahaleyi içeren çalışmada erken evre prostat kanseri hastaları katılımcı olarak seçilmiştir. Stres yönetimi, gevşeme eğitimi ve psiko-eğitim yöntemleri uygulanmış olup bu tür uygulamaların gerçekleştirildiği hastaların sitokin düzeylerinde azalma ve yaşam kalitesinde artış gözlemlenmiştir.

Psikonöroimmünoloji kapsamında çeşitli metaanaliz örnekleri de mevcuttur. Metaanaliz örnekleri arasında Segerstrom ve Miller tarafından gerçekleştirilen psikolojik stres ve bağışıklık sistemini merkeze alan çalışma önemli bir yer edinir. Bu çalışmada 18.000 kişinin katıldığı 293 çalışma sistematik bir şekilde analiz edilerek akut stresin bağışıklık sistemini kısa süreli olarak kuvvetlendirdiği gözlemlenmiştir. Öte yandan kronik stresin immünolojik parametreleri baskılayıcı bir etkiye sahip olduğu ortaya konulmuştur.

Sık Sorulan Sorular?

1-Psikonöroimmünoloji neyi inceler?

İngilizce karşılığı psikoneuroimmunoloji olan psikonöroimmünoloji; zihinsel durumların bağışıklık sistemini nasıl etkilediği, duygu ve düşüncelerin hastalıkların oluşumunda ya da iyileşmesinde nasıl bir rol oynadığı gibi konuları inceler.

2-Psikolojik stres bağışıklık sistemini nasıl etkiler?

Kronik psikolojik stres beynin hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) aksını aktif hale getirir. Bunun sonucunda adrenalin ve kortizol hormonları salgılanarak uzun süreli stres durumunda özellikle kortizol hormonu yüksek seviyede kalır. Bu ise bağışıklık sisteminin baskılanmasına sebebiyet verir.

3-Zihinsel sağlık sorunları fiziksel hastalıkları tetikleyebilir mi?

Zihinsel sağlık sorunları beyindeki nörokimyasal dengenin bozulmasında etkilidir. Dolayısıyla zihinsel sağlık sorunları nedeniyle bağışıklık sistemi, endokrin sistem ve sinir sistemi bu durumdan olumsuz bir şekilde etkilenir.

4-Psikonöroimmünolojik yaklaşımlarla tedavi mümkün mü?

Psikonöroimmünolojik yaklaşımların stres düzeyini azaltma, inflamasyonu azaltma ve hastaların iyilik halini arttırma konusunda destekleyici olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya konmuştur.

5-Bu alan bilimsel olarak kabul görüyor mu?

Psikonöroimmünoloji bilimsel olarak kabul gören bir araştırma alanıdır. Psikosomatik hastalıklar ve bu hastalıkların duygusal durumlarla ilişkisi başta olmak üzere pek çok konuda yapılan araştırmaları içerir. Ayrıca nöroimmünoloji, yani bağışıklık sistemi ve sinir sistemi arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalı gibi bilim dallarıyla ilişkilidir.

Sorularınız mı Var?

Uzman Dr. Ulviye Güvendi ile iletişime geçerek merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

İletişime Geçin
Ara
Picture of Uzm.Dr. Ulviye Güvendi
Uzm.Dr. Ulviye Güvendi
Uzm. Dr. Ulviye GÜVENDİ, lisans eğitimine Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başladı ve Cumhuriyet Tıp Fakültesi’nde tamamladı. Uzmanlık eğitimini İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde klinik mikrobiyoloji alanında tamamladı.